26 Aralık 2016 Pazartesi

Suni Teneffüs İçin Doğru Doktor Lazım


   Kısa da olsa biten bir ilk yarıdan sonra küçük bir analiz, FFP gölgesinde girilen umutsuz bir transfer dönemi öncesi birkaç yorum ve yapılması gerekenler hakkında aslında küçük bir yazı paylaşmaktı ilk amacım.

    Alınan 33 puan ve ilk yarıyı 3. tamamlamak beklentilerin altında kalınmasını sağlasa da sorunların çok büyük olduğunu gördükten sonra buna da şükür moduna soktu hepimizi aslında.

     Sezon başında yaptığımız öngörüler maalesef gün geçtikçe bizi hep yanılttı, JOR Bey bizi sükutu hayale uğrattı; tercihler, oyun kalitesi, oyuncu seçimleri, efektiflikte sıkıntılar, disiplinsizlik, gençlerden uzaklaşma ilk aklımıza gelen negatif linkler olarak ilk yarı boyunca hep karşımıza çıktı.

     Peki neler yapılmalı, nasıl olaya el konulmalı derseniz; şartlar bizi hamle ve müdahale yönünde çok kısıtlıyor yoksa kaleci hariç heryere transfer gerekiyor maalesef diyerek keşke sorunları çözebilseydik lakin bir futbol aklı gerekiyor herşeyden önce sonra da o aklın müdahale yapmasına imkan sağlayacak ortamlar.

     Ocak döneminin kısa sürmesi hepimizi mutlu etse de, sonrası belki de içimizi karartıyor daha şimdiden, "G.Sarayın olduğu heryerde umut vardır" evet lakin bekleyen dervişin neler göreceği de hepimizin merakı. Kazanmak istenen 2 kupa var ortada ve kazanma kültürümüz mevcut hepsinin yanında, armanın gücüne inanmak lazım ama oyuncuya dayalı sistem değil gerçekten oynamayı hakedenlerle devam edilmeli daima.

15 Kasım 2016 Salı

Köprüden Önce Son Çıkış

 
     Bir "Dünya Derbisi" haftasına daha geldik sonunda, bir hafta daha sürekli gazete ve televizyonlarda yapılan analizler hatta maçın bitimiyle de bitmeyecek yorum ve tartışmalar ile geçecek; işte, sokakta hatta evde birbiriyle ters çelişen düşünceler, kızdırmalar ve espriler bizleri bekliyor olacak.

     Bizim açımızdan olaya baktığımızda ise evimizde aldığımız 2 mağlubiyet sonrası pozitiften negatife dönen ivmenin açtığı tahribat sonucu ortalıklarda dolaşmaya başlayan hoca değişikliği ya da şampiyonluktan uzaklaşma hatta kopma söylemleri aslında maçın çok daha kritik ve hayatı bir önem kazanmasına yol açtı.

     Peki nedir artı ve eksilerimiz, neler yapılmalı ya da yapılmamalı kısaca kendimce toparlayayım dedim; öncelikli olarak doğru kadro sablonuyla ve doğru isimler çok önemli bizim için nedeni de çok basit her mevkii de aynı kalite ve kapasitede oyuncumuzun mevcut olmaması.

     En zayıf mevkiimiz olan Stoper tandeminde doğru ikili ile ki kesinlikle Semihsiz bir göbek hatta Chedjou'nun rahatlığı yerine Kadıköy golcüsü Hakan Balta ve Serdar Aziz ikilisinin riskli ama en ideali olduğunu düşünüyorum. Bir baska coklukta yokluk yasadığımız mevki olan sağ bekte mevcut 3 bekten ise ben Cavanda ile başlanmasını her ne kadar savruk ve hazır olmasa da daha uygun görüyorum çünkü hızlı kanatlarını en azından hızıyla kesme ihtimali daha makul gözüküyor.

     Orta sahada ise Topalsız topallayacaklarını düşündüğümden kalabalık tutup topa hakim olarak oyunu istediğimiz gibi yönlendirmemiz uygun olacaktır ki 3'lü tutarak orayı zaten yüksek olan topla oynama yüzdesini daha da arttırarak hem taraftarı hem de rakibi sinirlendirmek güzel bir hamle olabilir.

    Kalabalık orta sahanın bir yararı da özellikle Wesley'in ön bölgede işine daha çok odaklanması ve Bruma'nın hızından çıkamama ihtimalleri yüksek bekleri daha da geriye yaslayarak oyun kurulmasını zorlaştırmak olacaktır. Eren'e ise en zor görev düşüyor en sağlam yerleri olan tandemlerini baskı ile zorlayıp hava hakimiyeti yüksek isimlere üstünlük kurarak topu önde tutması maçın kritik nuanslarından biri olacak bizim açımızdan.

     Maç öncesi yine ortamı germe çalışmaları yapan rakibin oyununa da pek gelmemek gerekir çünkü sahada da hakemi etkilemek için aynı hamleleri yapacaklardır, sakinlik ve kendi oyunumuzu oynamaya çalışarak 3 puanla dönülmesi hiçte supriz olmayacak bir pazar bekliyor bizi; negatif sonucun ise çok farklı yerlere götüreceği bir süreç artı birde karanlıkta alınan kupayı göremeyen uzun süre sonra oraya gelecek taraftarı sevindirmek aslında çok yakında yeterki doğru işleri doğru zamanda yapalım çünkü bizim formamızda ki yıldızlar bile bazılarının ezilmesine yeterli oluyor.

     

4 Kasım 2016 Cuma

Fragman Bitti Peki Film İzlenecek Kıvamda mı?!


     10.haftaya geldiğimizde büyük bir havayla başlayan pozitif ivmenin 40 bin kişiyi stada çekmesine kadar yükseldiği bir ortamdan son 2 iç saha maçının kaybıyla bir anda negatife döndüğü bir akşam yaşadık.

     Lig lideri yeni adıyla Başaksehir aslında 3-4 ayın takımı değilde senelerdir Abdullah Avcının beraber çalıştığı hatta U17 zamanlarından bile adamları olduğu, bizim beklerimiz sorgulanirken 2 altyapıdan çıkan bekimizle ligi salladıkları; bizde hayal kırıklığı olan bir Mehmet Batdal'dan "Çakma İbra" yarattıkları ve Visca gibi gözümüzün dibinde olan ama acabalar nedeniyle büyüklerin tenezzül etmediği bir sistem takımı şeklinde yoluna devam ederken bizde sistemi değiştirmek yerine sisteme kapılınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

     Takım evet modern futbolun getirisi topa hakim olmak konusunda JOR Bey'in memleketinden esintiler sergiliyor lakin sürekli söylediğimiz önde efektiflik sadece Bruma'nın ayağına ve Wesley'in şutlarına bakıyor maalesef. Beslenemeyen bir Eren, orta yapamayan 2 bek, sahada sadece adı olan Selçuk, yeterliliğini hep sorğuladığımız stoperler gibi bir çok düzenli söylediğimiz sorunlar güç seviyesi yüksek takımlara karşı daha da belirginleşince umutsuz bir vaka görüntüsü oluşmaya başladı herkesin kafasında tekrardan.

     2 zorlu maç öncesi milli takım arası belki ilaç gibi gelecek ama vücuda sürekli ilaç almakta zararlıdır bilirsiniz, takımlar oturmaya başladıkça işler ciddileştikçe sorun çözümü zorlaşıyor ve kellik daha da ortaya çıkmaya başlıyor.

      Doktor kolu kaybetmeden parmağı koparmalı artık yoksa, önce kol sonra vücut iflas edecek, bunun içinde en atıl zamandayız şu anda yoksa herkes sadece fragmanı izleyip filme gitmeye tenezzül etmeyecek, fragmanda belirli süre sonra kimse tarafından hatırlanmayacak bile.

1 Eylül 2016 Perşembe

Manuelden Otomatiğe Geçiş İbareleri

   
     Evet G.Saray'da transfer bitmez ama transfer sezonu sona erdi ve 2016-2017 kadromuzda en azından devre arasına kadar şekillenmiş oldu. Yapılan 8 transfer var ki bunlardan birisi hemen kiraya verildi 2'si ise kiralık olarak geldi, 14 oyuncu ile kiralık, satılık ya da sözleşme feshi şeklinde yollar ayrıldı ve değişim yolunda önemli mesafeler alındı diyebiliriz.

    Avrupasız bir sezonda FFP belası da başımızdayken bence 14 milyon Euro bonservis bedeli ödeyerek geçtiğimiz sezona göre çok daha dengeli ve kaliteli bir kadromuz oluşmuş oldu peki bu hamlelerin bize ne kadar faydası olacak ve ne denli doğru kısaca toparlayalım burada.

     Kalede en iyisi bizde olduğundan ve yedeği de bence yeterli olduğundan takviyeye ihtiyaç duymadık ve yolumuza aynı şekilde devam ettik ki bence yapılması gereken de buydu zaten; 3. Kalecimiz Eray ile ilgili ise Hollandalı yeni kaleci yetiştirme üstadı ne kadar gelişim göstermesini sağlayacak hep beraber göreceğiz.

      Defansa Serdar Aziz hamlesi maliyeti nedeniyle çok tartışıldı, milli takım Stoperi olsa bile yerli stoperlerin yeterlilik seviyesinin şüphesi hep içimizde lakin yanında bir lider isimle ben faydalı olabileceğini düşünüyorum ki bu isim Chedjou'mu derseniz bence değil hatta Hakan Balta daha uygun düşer diye düşünüyorum.

      Sağ bekte hala inatla iyi olmasını beklediğim savunma yapamayan Linnes yerine ya da önüne potansiyeli mevcut ama istikrarı meçhul Cavanda hamlesi bence yine de doğru bir hamle olarak gözükmekte en azından ben JOR adam eder orayı kanaatindeyim.

       En sorunlu bölgelerimizden biri olan ön  libero da sevinçle yolladığımız Donk bence ilk büyük artımız. Tolga ise bence bu senenin en önemli transferlerinden biri olacak hem mücadelesi hem de gelişimiyle. De Jong ise hem tecrübesi hem hırsıyla oraya kalite katacaktır.

       Oyunu çözmedeki sorunlarımızı Josue hamlesi ile daha da basite indirgeyecegimiz bu sezonda Bruma yeni transfer gibi bizlere kanatlardan hız gösterileri yapacak, her ne kadar sezona iyi başlamasa da çok iyi işler yaptığını bildiğimiz Sinan, akıllanma ibareleri gösteren Yasin ve geçen sezonun en iyisi Poldi'de oraları sağlama aldığımızı bize rahatça gösterecektir ilerleyen zamanlarda.

       Hepimizin hava ve su kadar ihtiyaç duyduğu, özlemle beklediğimiz forvet hamleleri de Umut'un gidişi ve Eren gibi seneler sonra pivot santrafor gelişiyle tam düzelmişken Sigthorsson orada hem alternatifimizi hem de kalitemizi arttırmış oldu.

        JOR yönetimde takım yaş olarak ta gençleşirken pas oyunu, hız, göze hoş gelen duran top organizasyonları ile de daha da gelişecek ve her kötü sezonun ardından yeniden doğduğumuz gibi bir tepki vereceğimizi düşünüyorum.

        Geçmişi unutup umutlu girdik ve devam ediyoruz bu sezona, eksikler var mı bence var örneğin sol bek alternatifsizliği, orta sahada yaş ortalamasının yüksekliği, defansta lider oyuncu eksikliği gibi ama WİNNER özelliğimiz ile daha da gelişen birbirini tanıyan bir ekip olunca önümüz açık gözükmekte şu anda; favori miyiz derseniz ben G.Saray'ın olduğu heryerde biz favoriyizcilerdenim...
 

23 Ağustos 2016 Salı

Tam Derdimiz Çok Derken Derdi Yok Etti

     
      2016-2017 sezonuna bir Pazartesi akşamı stadda gireceğiz diye beklerken Konya'da yapılanların bize mal edildiği bir Karabükspor maçıyla merhaba dedik.İnanılmaz nem ve sıcaklık sebebiyle Şampiyonlar Ligi saatinde başlayan karşılaşma bize ister istemez eski günlerden bir hatırlatma olur mu beklentisi içine soktu hepimizi.

      Beklenen 11 ile maça başlayan JOR, beklenen baskıyla başlayamayan bir G.Saray vardı yine Süper Kupa maçında olduğu gibi; yepyeni bir Karabükspor ise hem kağıt üzerinde hem de sahada olmuş bir takım gibi etkili ve sağlam duruyordu.

      Sinan'ın sağ kanatta defansa yardım etmemesi Linnes'i çok etkisiz kılıp rakibin 2 Rumen oyuncusunun sürekli bildirmelerini rahatlatmış; oturmayan defans anlayışı rakibe pozisyon verme alışkanlığını devam ettirmiş, hazırlık maçlarında gözüken kişisel performanslarda sertlik karşısında ortaya çıkmayınca yavaş oynama hastalığımız da buna eklenince özellikle ilk yarıda sıkıntılı bir başlangıç yapmış olduk bizim için.

      Sabri'nin girmesinin sağ kanadı az da olsa toparladığı, Tolga'nın koşu mesafesinin yanına etkinliğini arttırdığı, Eren'in ileride topu tutmaya başlamasıyla biraz kıpırdanma olsa da Selçuk'un etkisiz ve ağır oyunu, Sinan Gümüş'ün boyattigi saçlardan sonra anlamsız düşen performansı, Bruma'nın hala hazırlık kampında kalmasının dışında gereğinden çok koşup yapması gerekenleri yapmasına engel olan ekstra eforu sarfeden Wesley sola da geçince iyice ortadan kaybolup bir puan bizim için iyi dediğimiz anlarda sıkışan oyunu açmak için önceden de yaptığımız Chedjou'nun çıkışıyla Eren'in en iyi yaptığı işlerden biri olan kafa golü bize 3 puanlı bir başlangıç ikramiyesi oldu diyebiliriz.

      Daha transfer sezonu bitmedi beklenen hamleler mevcut, takım henüz hazır değil ve 2 önemli hamle sakatımızın olduğu şu ortamda eleştirmek için erken olduğunu düsünenlerdenim; bazı şeyler değiştirilmeye çalışılıyor onu da görüyorum o yüzden doğum sancıları çekiyoruz diyebilirim şu an için. Daha iyi olacağız ve daha da iyi olmak zorundayız zaten çünkü asıl amaç olan Şampiyonlar ligi için aracı olan ligi en üstte bitirmeliyiz; sportif başarı ve kupalar bizim olmazsa olmaz kriterimiz ki bunda da süreklilik sağlamalıyız çünkü biz G.Saray'ız!

14 Ağustos 2016 Pazar

KUPA GÖREN MASUM KÖYLÜ

   
       Altyapı hocasi olarak göreve geldikten kısa bir süre sonra sadece 13 maç oynayıp iki ezeli rakibinden kupa alan JOR, aslında ilk geldiğinde hepimiz tarafından yetersiz ve kariyersiz olarak gözükmekteydi. Wesley'in adamı ya da birileri tarafından mecburen takıma getirildiği iddia edilen bu isim için aslında hala soru işaretleri bulunuyor ama kupayı görünce onun da kulüp kazanma kültürüne ayak uydurmuş olduğu ilk günden belli oluyordu açıkça.

      Maça geldiğimizde rakibin iki yeni tecrübeli bekinden yoksun olması, stoper sıkıntısı, Sosa problemi ve forvet hamlesi nin gerçekleşmemesi gibi sebeplerden dolayı hazırlık kampında olumlu sinyaller veren Bruma önderliğinde kanat organizasyonlarıyla baskılı başlayacağımız düşüncesi içerisindeyim lakin yorgun ve ağır bir takım gördüm baştan sona kadar.

       Sinan'ın geriye dönmemesi Linnes'i zaten soru işaretleri olan savunma yönünden iyice yormuş, Tolga'nın ağırlığı ve yeni takıma katılması orta sahayı etkisizlestirmiş, önde top tutamayıp çoğalamamamız, savunmada geçen seneki açıkları vermemiz gibi sebepler bende hayal kırıklığı yarattı tabi ki. Pozitif olarak baktığımızda ise Carole'un kalite kokan oyunu, Bruma'nın gelişimi ve Muslera'nın eski günlerine dönmesi göze batıyordu hemen.

        Duran toplarda JOR farkı bir gol bularak maçı bitireceğimizi beklerken Chedjou'nun saatli bomba hatalarından biri acaba mı dedirtmişti hepimize ancak en iyinin bizde olduğunu hatırlatan Muslera kupayı layık olduğu yere götürdü yine elleriyle.

        Pozitif moral ve mesaj anlamında önemliydi aslında bu kupa ki eksikliklerin çok olması geçen sezon gibi olmasın endisesine de yol açtı tabi ki. Hamleler tamamlandıktan ve kadro tam anlamıyla oturduktan sonra daha net konuşabiliriz lakin JOR devrim için bazı adımları atıyor hem de büyük muhalefete rağmen, zaman destek olma zamanı ki 2 kupa kazanmış ve bizimle aynı düşünen bir akıl bunu hakediyor.

        Kazandığımız kupalar kazanacaklarımızın teminatıdır, bu kültür armadan, formadan nesilden nesile aktarım şeklinde devam ediyor yeter ki vizyonumuz kuruluş amacımıza ve kulübe uygun olsun gerisi zaten sürekli geliyor.
   

4 Haziran 2016 Cumartesi

Bu Sezon Bir Kenarda DURSUN

       
      Başlangıcı ile bitişi arasındaki fark belki de zamanında Adnan Sezginin dediği gibi "Tez Konusu" olacak 2015-2016 sezonunu her ne kadar kupayı alsakta hayal kırıklıkları ile bitirdik.

        Ligde ilk 5'e giremeyen buna rağmen bazı yöneticiler tarafından başarılı adletilip bunun farkına varılamayan bir yıldan sonra bende sizlere akıllarda kalan olumlu-olumsuz isimlerden küçük bir seçme yaparak paylaşımda bulunup hafızaları tazelemek istedim.

-Sezonun En İyisi( Lukas Podolski )
       
            Aslında çok fazla alternatifi olmayan bir seçim oldu benim için, sanırım sizde aynısını düşünüyorsunuzdur. İlk sezonunda maliyet-fayda anlamında tarihimizin en verimli transferlerinden biri haline gelen Lukas 43 maçta 17 gol 10 asist ile sezon başında yapılan burun kıvırmalara rağmen Kewell esintileri yansıtıp efektifliğiyle kilitlenen maçlarda en aktif oyuncumuz oldu, kupayı da kazandırarak şimdiden unutulmazlar arasına girdi bile diyebiliriz. Kanayan burnu, içtiği çaylar, basket takımına desteği, yaptığı sosyal medya paylaşımları ile zaten taraftarın fenomen futbolcuları arasına giren Alman oyuncu Euro 2016'da milli takım kadrosunda da yer bularak aslında daha iyi bir kadro ile daha çok iş yapacağının mesajını da herkese verdi sanırım; teşekkürler Poldi.

-Sezonun Çıkış Yapan Oyuncusu( Sinan Gümüş )
     
           Tabi ki tek tercihimiz var, 88 gün sakat kalsa da, hocaları tarafından U21'e yollansa da, sadece taraftarın değil sanırım tüm kamuoyu tarafından da hep ilk 11 oynatılması beklenen 94 doğumlu bir yıldız doğuyor diyebiliriz. Aslında geçtiğimiz sezon oynatılıp bu sezon olmuş hale gelmesi gerekiyordu lakin geciken bir değerde olsa sonunda ortaya çıktı diyebiliriz kendisine. 26 maçta 11 gol 4 asist ile soyadı gibi bir performans sergileyen gurbetçi oyuncunun altın sezonunun gelecek sezon olabileceği açıkça gözüküyorken Euro 2016 kadrosuna alınmamasını hangi sebeple olursa olsun yanlış olduğunu düşünüyorum.

-Sezonun En Kötüsü( Ryan Donk )

           En zorlandığım bölüm bu oldu desem yalan olmazdı gerçekten, o kadar çok isim vardı ki hatta Başkan, yönetim ve hocalarda buraya layık duruyorlardı ama ilk devre ile ikinci devre arasında gösterdiği inanılmaz uçurumsal performans, 6 ay sonra sözleşmesi bitmesine rağmen ödenen tutar ve sahadaki vurdumduymazlık, yapılan hayati hatalar ilk kendisini tercih etmemi sağladı. Rıza Çalımbay eseri stoperden ön liberoya devşirilmesi ile artan performansı bize katkı sağlar diye alınan Hollandalı isim Melo sertliği gereken bölgeye Emre Çolak kadar bile direnç getiremediği gibi büyük takım macerasını 6 ayla sınırlı tutmak için elinden geleni yaptı. Gelecek sezin takımda görmeyi ummadığımız bu isim belki de performansıyla bu kategoriye layık diğer arkadaşlarının önüne geçti ama sizi de unutmuş değilim hatta tüm taraftarların aklındasınız...

14 Nisan 2016 Perşembe

EVRİM OLMAYACAĞINDAN DEVRİM GEREKLİ EN KANLISINDAN


                Balığın baştan koktuğu, yönetilemeyenlerle dolu bir kulüp haline geldiğimizden dolayı oluşan sonuç aslında pek şaşırtıcı olmadı bizler için. Futbolcu olarak İbra'yı beklerken hiç birşey yapılmadan ibra edilenlerin bize reva görüldüğü bir sezonda bende daha ligin bitmesine 6 hafta kala ve Türkiye Kupasını kazanma ihtimalimiz ortada iken, sihirli değnek dokunmadan fikirlerim değişmeyeceği için yapılması gerektiğini düşündüklerimi aktarmak istedim.

               Florya, evet belki de şampiyonlukların kazanılıp kaybedildiği yer olan burada düzensizlik, rahatlık; oyuncuya bağlı düzen en üst düzeye çıkmış, futbol takımını bir karmaşa esir almış gözüküyor. Gerekeni yapacak, otoriteyi kuracak, ağzından çıkanı dinletecek, gerekirse futbolculara arkadaşlık, abilik edecek bir isim lazım gözükmekte bu yuvaya; ister sportif direktör deyin, ister yönetici ya da profesyonel, adını siz koyun ama biri lazım işte inşaatçı olmayan futboldan anlayan.

            Sonra tabi ki teknik direktör ve ekibi konusu mühim olarak gözükmekte, kulübün ve taraftarın hedeflerini kaldırabilecek, anlayabilecek; basının kolayca ezemeyeceği, söylemleri doğru ve dik, düşse de ayağa kalkmayı bilen, eldeki hamuru iyi işleyen, kulüp genlerinde olan hücum felsefesini oynatacak bir isim gerekli; piyasada böyle hocalar mevcut tabi ki ben yazmayayım lakin herkesin aklında siluetler belirmiştir sanırım.

           Takıma gelince ise Avrupa'dan men ve maddi sıkıntılarımızı düşünerek minimum takviye maksimum fayda ile neler yapabiliriz diye çok kafa yordum ama en az transfer rakamı bile normale göre düşününce çok gözüküyor şu anda.

          Direkt ve alternatif isime her pozisyonda ihtiyaç duyan takımımıza herhalde bir tek kaleci almasak kimse sesini çıkarmaz gözüküyor şu anda, Muslera, Cenk ve altyapıdan gelecek 3. bir isim yeterli gözükmekte gelecek sezon için şu anda.

          Stoperde ise isim çok ama kalite yok olduğundan Chedjou yanına Denayer'in yolcu olmasını gözönünde bulundurup, Semih'in de sağ bekte bile daha iyi oynadığını dikkate katarak, en az 1 sert ligimize uygun stoper, olursa ikinciyle de takviye ederek orayı kuvvetlendirme gerekliliğimiz gözükmekte. Hakan'ın yaşı artık ilerlediği ve Koray'ın ise potansiyeline bir türlü güvenilmediğini düşündüğümden dolayı Emre Can için ise şüpheli olduğumdan 2 takviye sanırım en doğrusu olacaktır.

         Beklere gelince ise M.Linnes hücum beki olarak savunma yönünün zayıf olması, Sabri'nin biten kontrattan dolayı artan göbeği bize oraya bir isim için boş kapı bırakıyor yine; solda ise A.Telles aranmaya devam ediyor L.Carole kapasitesi sınırlı kalıyor, Olcan bek değil iken oraya da bir hamle yapmak ihtiyacını ortaya koyuyor.

        O.Sahada ise iyi giden çark bozulduğundan Melosuzluk ve Melo sonrası Selçuksuzluk 2 sert isimin mutlak alınmasını, Bilal'in ise alternatif olarak katkı vermeye devam etmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Donk ise üzerine para verilmeden gönderilir diye düşünüyorum ya da çöpe atılan paralara eklenen yenisi olarak kayıtlarda yer alacak.

        Sağ ve sol açık yani 7-8 numara olarak tabir edeceğimiz mevkide ise Bruma ve Amrabat'a bile hasret kalmış, Sinan Gümüş ile biraz heyecanlanmış, Yasin'in top ezmeleriyle hayıflanmış birisi olarak en azından 1 Keita tarzı kanat taraftarı da tribüne çekecek, Podolski'yi de kanata çekerek daha verimli kullanabilecek hale getirmeliyiz.

        Forvet için ise Drogba'dan Umut'a uzanan hazin yolculuk sürecimizde hem direkt takıma katkı sağlayacak üst düzey bir isim hem de alternatif olarak alınacak ikinci hamle ile şampiyonluk için kaliteli golcusü çok olan takım kazanır kuralına uyum sağlamamız gerekmektedir.

       Herkesin görüşleri farklı olacaktır tabi ki lakin benim şahsi kanaatim sayısal olarak ta minimum 8 kaliteli hamle bize elzem olarak gözükmekte, gidecek isimler ise mi; yazmakla bitmez rehabilitasyon merkezi ve salonumuz daha fazla şenlenmez umarım ama tabi ki bu hamleleri yapmak vizyon gerektirir, var mı derseniz... G.Saray'ın olduğu heryerde UMUT vardır derim.

21 Şubat 2016 Pazar

                    HEDEF PORTO OLMAK İKEN YOL STEAU BÜKREŞ’E Mİ GİDİYOR



Senelerdir her kulübümüze önerilen bir rol modeldir aslında Porto; aldıkları meblağların çok üzerine yaptıkları satışlar, sürekli buldukları potansiyelli genç yetenekler, değişim ve dönüşüm yaparken de hedeflerden şaşmama, yerel ve lokal başarılarda süreklilik sağlama ile devamlılık hep örnek alınmaya çalışılır yeryüzünde.

4.yıldız sonrası Hamza Hamzaoğlu ve ekibi de yönetim desteği ile yabancı oyuncu serbestliğinin esnekliğinden de faydalanarak; geniş veri havuzuna sahip scout ekibinin önerilerini de dikkate alarak genç potansiyelli isimler üzerine yöneldiler ve sadece bugünün değil geleceğin de ekibini kurmak planlarını hayata geçirmek istediler bir kez daha.

Aslında bu düşünce her ne kadar yabancı kontenjanı olsa da geçtiğimiz dönemlerde de çeşitli evrelerde özellikle de aynı kültür ve ülkeden olan oyuncu seçimleri yaparak denendi ve hep bir seviyede kitlenerek yeterli desteği ve katkıyı sağlamadı. 96’da başlayan genç Romenler; A.İlie, Filipescu, Lutu üçlemesi, Hagi’nin takıma gelmesiyle denenen ve tutmayan Petre, Bratu, Tamaslar, son olarak ta Ünal Aysal projeleri Bruma ve A.Telles olması beklenen, geldiklerinde taraftarı heyecanlandıran ama sonuçları hep hüsran ya da yetersizlikle sonuçlanan hamleler oldu şu ana kadar;  Son projeler olan Jose, Denayer, Carole’da  daha çok olumsuzluk ve yetersizlikle anılmaya devam ediyor maalesef hali hazırda.

Tabi ki bu projelerin getirileri olmayınca ve bunlara da başka yapılan menajer kaynaklı ya da transfer  yapmak için adam almak; takım kimyasını tutturamamak, boşa saçılan paralar ve bakkal hesabıyla yönetilen finansal durum eklenince küçülme lafları bir anda herkesin ağzında dolanmaya başladı, FFP belası tam da kara bulut olarak çökmüşken semalarımıza.

Peki şimdi ne olacak, bu projeler rafa kalkıp hedefler küçültülerek bir anda senelerdir Avrupa’ya nam salmış takım geçmişini arayan, artık sadece mazi olarak hatırlanan bir Steau Bükreş mi olacak yoksa sadece geçiş dönemini mi biraz duraksayarak atlatacak. Bunu tabi ki zaman gösterecek lakin yapılması gereken aslında kimseyi rol model alarak uygulanacak bir proje değil kendi kimliğinle yaratacağın bir düzen ve onu uygulamak olmalıdır ama bunun için önce vizyon sonra da misyon gerekli doğru kişilerle, doğru hamlelerle.