25 Ekim 2013 Cuma

3 TE 2 / 6 DA 5, DÖNDÜ KÖR TALİH AYAĞA KALKTI DEV SALİH




Bu hafta da çok sevdiğim Eurolig ve takımlarımız hakkında gelen güzel sonuçlar sonrası bir yazı ekleyeyim dedim ki sonuçlardan en önemlisi bizim küçük devin hastaneden gelen iyi haberleri sonrası daha da keyiflendim ve sizlerle paylaşayım dedim.

3 te 2 yapan takımlarımız ki G.Saray Liv Hospital harici, bence yenilmesinden daha çok bu maçtan çıkardıklarını dikkate almak lazım, gerçekten iyi bir başlangıç yaparak geçen sene özellikle 2.tur grup maçlarında yaşanılan hayal kırıklıklarını telafi etmiş oldular en azından şimdilik.

Maçların tek tek analizini yapmayacağım küçük anektotlar vereceğim; Anadolu Efes ligde ilk iki maçta verdiği geçiş sezonu ve küçülme intibasını Avrupa'da yabancı sayısını serbest bırakılmasından kaynaklı daha rahat hareket imkanı sağlanmasından dolayı aslında daha iyi bir kadro görüntüsü veriyor ki bu hem iyi hem kötü aslında ekibimiz için. Gençleri yeterince kullanamayan kıstlı bir yerli rotasyonu ileride Euroligde de daha sert takımlar karşısında sorun yaratacağı gibi bütçe küçülmesinin de aslında tam olarak amacına ulaşmamasına yol açacaktır.

FÜlker için ise söylenecek pek bir söz yok; hedefler ve bütçe doğrultusunda Barcelona maçı tam bir test maçıydı ve bu testten de pozitif bir sonuçla çıkıldı, Obradoviç takıma inanılmaz bir özgüven sağlamış ki hep olumlu değişiklikler ve hamlelerle takımı ileriye taşımaya devam ediyor ne diyeyim bu kadro ve takımın Final Four oynayacağına inancım gittikçe artmaya başladı.

Gelelim kaybedene ki kaybederken bazı şeyleri kazanmak lazım, son 2 senenin Avrupa Şampiyonu; Spanoulisli Oly karşısında 14 sayı geriden gelip 3.periyotu önde bitiren ekibimiz maalesef son noktayı koyamadı ama Jawaiyi kazandı, inşallah iyileşecektir; diyebiliriz.Hedef maçlarında daha iyi oynadıkları takdirde hedef büyültebileceklerini söyleyebiliriz hatta Arroyo kilitlendiğinde çözüm noktalarını görebilmek açısından da iyi bir fikir edinmiş oldular ne diyelim bu grup onlar için hatalarını daha görebilme ve Final Four oynayıp oynayamayacaklarının denemesi olacak.

Avrupa'da kazanmak daha zevkli ne kadar herşey lokal sonuçlardan geçse de biz kazanmış ve kazanmaya alışmış bir tarihten gelmiş bir toplum olarak inşallah daha belirli süre ''Eyvah Türkler Geliyor'' dedirttirmeye devam ederiz...

24 Ekim 2013 Perşembe

ZOR GRUP İYİ FİKSTÜR GÜZEL SKOR




Kopenhag deyince tüm G.Saraylıların aklına o güzel anılar, Parken’de kazanılan büyük zafer ve yazılan tarih gelir ki grupta kuralar çekildikten sonra belki de oraya tekrardan dönecek olmanın heyecanı sarmıştır çoğu kişiyi.

Çekilen zor grupta her anlamda bizi en çok sevindiren kesinlikle Kopenhag olmuştu ki hala; dünde sevindirmeye devam etti, maçın ilk 45 dakikalık bölümünde özellikle sağ kanadı çok etkili kullanan ekibimiz, maçı belki de maçtan önce kazanmıştı.

Juventus beraberliği R.Madrid karşısında alınan farklı mağlubiyetten sonra pek beklenen bir sonuç değildi ancak alınan o beraberlik fikstürün de lehimize dönmesini sağladı ve maç önü oyuncular bunun bilinciyle daha konsantre ve motive çıktılar sahaya.

Maçın genel analizine gelince 60 dakikalık kondisyon yeterli oldu rakibi sersemletmek için, aradaki isim kalibresi farkı oyuncuların biraz kıpırdaması sonucu son vuruşlarda da;her ne kadar Burak çokta yeterli olmasa da yine, başarı oranının yüksek olması galibiyeti rahat getirtti ekibimize. Takım daha birlikte oynamaya alışmış gibiydi daha organize ve daha dikkatliydi, Dany sol beki yadırgamadı, Burak forvet kenarlarında oynamayı, Sneijder artık daha serbest ve rahat oyunuyor, Eboue ise adeta eleştirilere cevap veriyordu; genel olarak rakibi boğucu hücum vardı ki bu da Mancinin aslında takımı nasıl oynatacağının bir göstergesiydi yani rakibe ve sahaya göre kadro kuracağının.

Şimdi ipler ekibimizin elinde ama Kopenhag’da Kasım ayında oynamak hiçte kolay olmayacak ki Mancininde ben o maçta daha farklı bir taktikle sahaya çıkacağını daha kontrollü oynayacağını düşünüyorum. Galibiyet 2.lik, beraberlik işin Juve maçına kalması ama 3. Olarak Avrupa Ligine devam edilmesi mağlubiyet ise Juveninde maçlarını takibin artacağı anlamına geliyor ama ben Parkende hep güzel anılar hatırlarım oradan da yine bir güzel anı çıkacağı kanaatindeyim yeter ki başka faktörler etkilemesin takımı.
 

22 Ekim 2013 Salı

SAĞDAN GİDEN CÜZDAN BULUR



Yoğun, istek, arzu ve talep üzerine nacizane bende '' kumara'' el atayım dedim; bakalım arasından seçme, hepsini birden alma hatta hiç almama şansı sizin elinizde.Ben vereyim de az da olsa günah benden gitsin haydi bol kazançlar...

437 Schalke 04 - Chelsea                       Tahmin:2  ORAN: 1.90
     
      Chelsea kazanmak zorunda ki Jose bence Farfan ve Huntelaarsız Schalkeyi deplasmanda da olsa yenecektir, oranı da oynamaya çok müsait bence bu maçı kaçırmayın.

452 Anderlecht - PSG                            Tahmin:2   ORAN: 1.30

      PSG yi anlatmaya gerek yok, bence yenecekler hem de zorlanmadan; oran derseniz evet belki az ama garanti maç isteyenlere çok güzel bir seçenek.

458 R.Madrid - Juventus                       Tahmin:1   ORAN: 1.40

       Grubumuzdaki maç, anlatmaya gerek yok iki takımı da ama çok yakından takip ettiğim için açıklıkla söyleyebilirim, C.Ancelotti ve ekibi şans vermeyeceklerdir.

456 B.Leverkusen - S.Donetsk              Tahmin: 0-2 Ç.Ş.  ORAN: 1.60

       Çok risk almak isteyenler Lucenin takımına oynasın derim onun oranı 3.20 ancak bence yenilmeyeceklerdir hatta oynamak isteyenler karşılıklı gol var onu da oynayabilirler.

454 Benfica - Olympiakos                        Tahmin: 1  ORAN:1.55

      İki takım arasında kalite farkı var oranda gayet iyi, 1 olur temiz olur ama Benfica ne yapar eder alır.

Bu maçların dışında bence biz Kopenhagı geçeceğiz, B.Münihte handikaplı galip gelecektir; M.City maçında 2 den fazla gol olur yani üst seçeneği çok mantıklı, eee daha ne diyeyim oynayın gari :))


20 Ekim 2013 Pazar

Kazanan Her Zaman Haklı mıdır



Haftalar sonra gelen galibiyet ve gülen yüzler demek isterdim öncelikli olarak bu yazımda lakin eleştiriler, malum herkesin futbolu bildiği işin başındakilerin futbolu bilmemesi ve bu takımdan bir şey olmaz sesleriyle son bulan yazılar.

Yıl 2000 bu takım UEFA'yı almış, Avrupayı titretirken yapılan hoca değişikliği sonucu takımın başına gelen Lucescu ve ilk Süper Kupa maçıyla başlayan serüven geldi aklıma.Ben dahil bu takım Monaco'da Real Madrid'i yenerken Avrupa'nın en büyüğü olurken bile beğenmemiştik hatta o sene, sonraki seneler; hep eleştirdik bu ''bağnaz'' futbolu. Sonrası malum değerini kaybedince anladığımız bir isim daha ve ahlarla keşkelerle geçen seneler.

Dünde takım alıştığımız G.Sarayım gibi değildi, içeride ki maçlarda alışık olduğumuz baskı yoktu, rakibi boğma yoktu, girilen pozisyonlar yoktu ama özellikle Ç.Rize ve Antalyaspor maçlarındaki 1-1 lik skorlar mı yoksa dün ki galibiyet mi derseniz oturur düşünürüm; neden mi çünkü takım birlikte doğru dürüst antreman yapamadan çıkıyor hala maçlara başında da daha yeni gelen bir hoca; ne ligi tanır ne de oyuncuları; ha derseniz sizde Tugay, Taffarel ne iş yapar bu takımda onlar da söylüyordur fikirlerini ama deneyecek denemesi lazım başı şeyleri.

Şimdi neler mi yapıyor Mancini; bir kere taktik yerleştirmeye çalışıyor, toplu hücum üzerine kurulu bir anlayıştan daha kontrollü oyun oynatmayı öğretmeye çalışıyor. Kadronun buna uygun olup olmadığını hangi oyuncularla kendi sistemini oynatabileceğini deniyor, takımın eksik olan koşu mesafelerini uzatmayı, kondisyonu arttırmayı, rakibe göre de sistem kurabilmeyi deniyor, oyuncuların pozisyon bilgilerini arttırmayı farklı yerlerde de oynayıp oynayamayacakların denemesini yapıyor; kısaca araştırıyor doğru için uğraşıyor o yüzden hemen asmak olan mantalitemizi biraz beklemek olarak değiştirmek lazım Mancini için bence.

Maça gelecek olursak Drogba etkisiz deniyor evet maç önü son dakikada belli oldu oynayıp oynamayacağı buna rağmen golün ilk mimarı kendisi, bir topu direkten döndü; 10 kişi kalmalarını sağlayan pası müthiş bir hareketle atıp oyunun kaderini değiştirdi tek başına ne diyeyim hep böyle kötü oynasın.Sneijder ise daha serbest bu sistemde, daha özgür; kondisyonu daha da artmış artacak o zaman daha iyi olacak en azından ben öyle düşünüyorum ama bir değişim olduğu her ne kadar dün o kadar da iyi oynamasa da belli.
Kanatsız oynadı dün takım tamam ama beksiz de oynadı, hem Sabri, hem Balta çok etkisizdi neredeyse hiç çıkmadılar bile. Selçuk bu sene hiç düzelemedi ben gazetelerde çıkan haberlere bağlıyorum birsaz fazla geziyor sanırım ama Meloda kesici rolünde özellikle Mancini sonrası pek ileri katkı vermemeye başladı.
Defansta da Semihe bir lafım olacak; milli maçta da iki golde hatalıydı burada da uyudu ama düzelmezse unutmamalı takımın başında artık Fatih Terim yok.

Genel olarak takımda yerli yabancı kalitesi farkı çok fazla bu da çok etkiliyor özellikle de Hocayı; eğer olur da kontenjan serbestliği gibi bir karar da takıma çok fazla yabancı isim alınacağı kanaatindeyim ancak öncelikli devre arası duyduğum bu  takıma gurbetçi birkaç yerlinin geleceği.Manciniyi biraz anlayalım çünkü bizde taktik anlamında çok eksik varken bu işin kitabını yerlerinde okumuş biri olarak yapacaklarını bekleyelim; ben kaybedecek çok şeyimiz olduğunu sanmıyorum özellikle de kazanabileceklerimizi düşündükçe.

Karabük'e gelince malum baba memleketi kadroları da iyi, oyunları da kaybediyorlar 5 haftadır ama ben sağlam buldum hem takımı hem kadroyu. Bize atamadıklarını başkalarına atarlar inşallah çünkü bu ligde en azından ilk 8 de olmalılar, ama bence düzelecekler takibim devam edecek onları da; Emek İş Sendikasını da :)



17 Ekim 2013 Perşembe

I Feel Devotıon





Milli maçlar sebebiyle ara verdiğimiz futboldan uzak geçen bir hafta arası spor hasretimizi basketbolla özellikle de Euroleague takımlarımızı takip ederek dindirdik diyebiliriz...

Farklı kadro yapılanmaları ve farklı hedeflerle (en azından ben öyle düşünüyorum ya da) yola çıkan üç ekibimiz bu haftayı galibiyetle kapatarak uzun zaman sonra 3'te 3 yapmamızı sağladılar bu Avrupa'nın en büyük basketbol organizasyonunda.

Çarşamba gecesi başladı bu seneki Euroleague maceramız ve G.Saray Liv Hospital ( kendi takımım biraz torpil geçeyim, biraz fazla öveyim) deplasmanda İtalya'da basketbol denince akla gelen ilk takım olan M.Siena'yı 75-84 mağlup ederek aslında gruptaki hedef maçlarından birini kazanmış oldu.
Ekibimizde C.Arroyo 21, J.Gordon 18 ve Z.Erceg 15 sayıyla takımımızın skor yükünü çekerken, ekip olarak bu seneye başladığımız gibi üçlük bombardımanı şeklinde geçen bir maç oldu yine bizim için. İlk maçta deplasmanda özellikle de böyle tecrübeli bir ekibe karşı,her ne kadar maddi açıdan ve kadro yapısı olarak eskisi kadar güçlü olmasalar bile;bir ekol olmalarından dolayı hep güçlü olacak olan bir deve karşılık alınan bu galibiyet bizim gücümüzü, iddiamızı ve hedeflerimizi basketbol anlamında da herkese tanıtmak için çok iyi ve doğru bir mesaj oldu diye düşünüyorum lakin N'Dong'un ayrılmasından sonra pota altında oluşacak sıkıntı şu an itibariyle Jawai tarafından giderilememiş gibi gözükse de ve Beko Basketbol Liginde 5 yabancı kuralı takımdaki 2 yabancının sürekli dışarıda olması ve hazır olmaması anlamına gelse bile ben geniş kadromuz, vizyonumuz ve ''Türk olmayan takımları yenmek'' olan kuruluş amacımızdan aldığımız güçle Ergin Hocanın da takıma katacağı sinerjiyle Final Four'un en azından şimdilik imkansız olmadığı kanaatini düşünenlerdenim.

Bu senenin en büyük yatırımını yapan ve bence Avrupa'da basketbol denince akla gelen üç coachdan biri olan Z.Obradovici getirerek başına hedefleri, beklentileri yükselten F.Ülker ilk maçında aslında beklentilerin ötesinde ilk üç periyotta zorlandığı Budivelnik Kiev'i deplasmanda 84-102 yenerek ne kadar potansiyelli ve güçlü bir takım olduğunu herkese göstermiş oldu. B.Bogdanovic ki kendisini büyük ihtimal seneye NBA'de izleyeceğiz; 21 sayıyla takımın skor yükünü sırtlarken E.Preldzicde attığı 14 sayıyla yine bu sene bu takımın en büyük silahlarından biri olacağını gösterdi. Hocası çok iyi olan kadroda winner özelliği bulunan birçok oyuncuya sahi olan ve bunları gençlerle de harmanlayan bir yapı kuran ekibimiz 20 milyon euroyu aşkın bütçesiyle tek hedefi Final Four olarak belirlemişken içeride dışarıda bu maçları rahat geçmeli, grubunda hedef maçları olan CSKA Moskova ve Barcelona gibi takımlara karşı da gerçek gücünü test etmemizi sağladıktan sonra kendisi hakkında gerçek fikirlerimizi daha net ortaya çıkarmamızı sağlayacaktır.

En son olarak ta belki de geçen seneden en büyük değişime uğrayan, benim basketbolu sevmemi sağlayan; bir Türk Basketbol devinden ve aldığı galibiyetten bahsetmek istiyorum yani nam-ı değer Anadolu Efes'ten.
A.J.Milano'yu İstanbul'da 87-67 gibi farklı bir skorla geçen ekibimiz malum isim değişikliği sonrası Anadolu Grubunun inatla devam etmesine rağmen Mr.Özerhun'un geniş basketbol bilgisi sonucu harcanan paralar ve alınan hayal kırıklarıyla dolu bir sezonu daha geride bıraktıktan sonra bütçede büyük bir küçülmeye gidilmiş (Planiniç,Savanoviç,Semih,Barac senelik kaç para alıyor demeyin ben Oktay Mahmudi'nin yalancısıyım) gençlere ( inşallah bu dedikleri doğrudur) daha fazla önem verilmesine karar verilmiş ve ilk defa belki de ben kendimi bildim bileli hedefler Final Four ve Lig şampiyonluğu olmadan yola çıkılan bu senede oluşturulan kadro yapısı ve alınacak sonuçların özellikle de benim tarafımdan çok merak edileceği bir hal almasını sağlamışlardır.Kazanan her zaman haklıdır tabi ki ama senelerdir yapılan yanlışlar gençlere yönelmeye doğru yol alınsaydı çok daha farklı şeyler konuşuyor olacaktık belki de ama ben bilmem Mr.Özerhun ve Mr. Özince bilir diyorum inşallah gelmeyen kupa ve başarıların bu sene geçen senelere göre daha zor olsa da geleceği bir sezon olur diyerek de ekibimizle ilgili yorumlarımı bitiriyorum derken S.Hopson ve D.Savanovicin 22'şer sayısını da onlara haksızlık etmeden eklemek istiyorum.

Kazanan 3 ekibimizi de tebrik etmek bizim boynumuzun borcu oldu tabi ki ama başlangıcı güzel olan bu serüveni mühim olan olabildiğince de güzel bitirmek diye de belirteyim; ne diyelim hep galibiyetleri yazmak ister bu eller, olmaz ama 4 takımdan 3'ü olsun Final Four'da o zaman herkes önce futbol değil emin olun basketbol der.




Beni Seven Arkamdan Gelsin





Merhaba diyerek başlamak istiyorum, ilk yazıma sizlerle ilk buluşmama. Başlamak aslında çoğu şeyi bitirmekte demektir bu hayatta ama ben şu anda sadece ilk yazımı bitirmek için başlangıç diyorum bu yazıma.

Sürç-i lisan edersek baştan özür dileyelim, baştan affolsun sizin tarafınızdan; elimden geldiğince sizlere düşüncelerimi sesli olarak yansıtmaya çalışacağım, sizleri bazı konularda bilgilendirmek için gerekenleri yapacağım.

Şimdi diyeceksiniz ki nereden esti bu blog, bir sen eksiktin bu alemde, haklısınız belki de ama benim amacım burayı açmamın amacı her dalda özellikle de tabi ki futbolda; sadece G.Sarayımın değil bu arada onu da dipnot olarak belirteyim, olan biteni kendimce yorumlamak, sizin yorumlarınızı da alıp bir bilgi sempozyumu oluşturmak hep beraber.

Girişi kısa tutalım gelişme zaten zamanla gelecek diyorum ve yazılarımı sizlerle paylaşacağım günlerde hep beraber görüşmek üzere diyorum...