17 Ekim 2013 Perşembe

I Feel Devotıon





Milli maçlar sebebiyle ara verdiğimiz futboldan uzak geçen bir hafta arası spor hasretimizi basketbolla özellikle de Euroleague takımlarımızı takip ederek dindirdik diyebiliriz...

Farklı kadro yapılanmaları ve farklı hedeflerle (en azından ben öyle düşünüyorum ya da) yola çıkan üç ekibimiz bu haftayı galibiyetle kapatarak uzun zaman sonra 3'te 3 yapmamızı sağladılar bu Avrupa'nın en büyük basketbol organizasyonunda.

Çarşamba gecesi başladı bu seneki Euroleague maceramız ve G.Saray Liv Hospital ( kendi takımım biraz torpil geçeyim, biraz fazla öveyim) deplasmanda İtalya'da basketbol denince akla gelen ilk takım olan M.Siena'yı 75-84 mağlup ederek aslında gruptaki hedef maçlarından birini kazanmış oldu.
Ekibimizde C.Arroyo 21, J.Gordon 18 ve Z.Erceg 15 sayıyla takımımızın skor yükünü çekerken, ekip olarak bu seneye başladığımız gibi üçlük bombardımanı şeklinde geçen bir maç oldu yine bizim için. İlk maçta deplasmanda özellikle de böyle tecrübeli bir ekibe karşı,her ne kadar maddi açıdan ve kadro yapısı olarak eskisi kadar güçlü olmasalar bile;bir ekol olmalarından dolayı hep güçlü olacak olan bir deve karşılık alınan bu galibiyet bizim gücümüzü, iddiamızı ve hedeflerimizi basketbol anlamında da herkese tanıtmak için çok iyi ve doğru bir mesaj oldu diye düşünüyorum lakin N'Dong'un ayrılmasından sonra pota altında oluşacak sıkıntı şu an itibariyle Jawai tarafından giderilememiş gibi gözükse de ve Beko Basketbol Liginde 5 yabancı kuralı takımdaki 2 yabancının sürekli dışarıda olması ve hazır olmaması anlamına gelse bile ben geniş kadromuz, vizyonumuz ve ''Türk olmayan takımları yenmek'' olan kuruluş amacımızdan aldığımız güçle Ergin Hocanın da takıma katacağı sinerjiyle Final Four'un en azından şimdilik imkansız olmadığı kanaatini düşünenlerdenim.

Bu senenin en büyük yatırımını yapan ve bence Avrupa'da basketbol denince akla gelen üç coachdan biri olan Z.Obradovici getirerek başına hedefleri, beklentileri yükselten F.Ülker ilk maçında aslında beklentilerin ötesinde ilk üç periyotta zorlandığı Budivelnik Kiev'i deplasmanda 84-102 yenerek ne kadar potansiyelli ve güçlü bir takım olduğunu herkese göstermiş oldu. B.Bogdanovic ki kendisini büyük ihtimal seneye NBA'de izleyeceğiz; 21 sayıyla takımın skor yükünü sırtlarken E.Preldzicde attığı 14 sayıyla yine bu sene bu takımın en büyük silahlarından biri olacağını gösterdi. Hocası çok iyi olan kadroda winner özelliği bulunan birçok oyuncuya sahi olan ve bunları gençlerle de harmanlayan bir yapı kuran ekibimiz 20 milyon euroyu aşkın bütçesiyle tek hedefi Final Four olarak belirlemişken içeride dışarıda bu maçları rahat geçmeli, grubunda hedef maçları olan CSKA Moskova ve Barcelona gibi takımlara karşı da gerçek gücünü test etmemizi sağladıktan sonra kendisi hakkında gerçek fikirlerimizi daha net ortaya çıkarmamızı sağlayacaktır.

En son olarak ta belki de geçen seneden en büyük değişime uğrayan, benim basketbolu sevmemi sağlayan; bir Türk Basketbol devinden ve aldığı galibiyetten bahsetmek istiyorum yani nam-ı değer Anadolu Efes'ten.
A.J.Milano'yu İstanbul'da 87-67 gibi farklı bir skorla geçen ekibimiz malum isim değişikliği sonrası Anadolu Grubunun inatla devam etmesine rağmen Mr.Özerhun'un geniş basketbol bilgisi sonucu harcanan paralar ve alınan hayal kırıklarıyla dolu bir sezonu daha geride bıraktıktan sonra bütçede büyük bir küçülmeye gidilmiş (Planiniç,Savanoviç,Semih,Barac senelik kaç para alıyor demeyin ben Oktay Mahmudi'nin yalancısıyım) gençlere ( inşallah bu dedikleri doğrudur) daha fazla önem verilmesine karar verilmiş ve ilk defa belki de ben kendimi bildim bileli hedefler Final Four ve Lig şampiyonluğu olmadan yola çıkılan bu senede oluşturulan kadro yapısı ve alınacak sonuçların özellikle de benim tarafımdan çok merak edileceği bir hal almasını sağlamışlardır.Kazanan her zaman haklıdır tabi ki ama senelerdir yapılan yanlışlar gençlere yönelmeye doğru yol alınsaydı çok daha farklı şeyler konuşuyor olacaktık belki de ama ben bilmem Mr.Özerhun ve Mr. Özince bilir diyorum inşallah gelmeyen kupa ve başarıların bu sene geçen senelere göre daha zor olsa da geleceği bir sezon olur diyerek de ekibimizle ilgili yorumlarımı bitiriyorum derken S.Hopson ve D.Savanovicin 22'şer sayısını da onlara haksızlık etmeden eklemek istiyorum.

Kazanan 3 ekibimizi de tebrik etmek bizim boynumuzun borcu oldu tabi ki ama başlangıcı güzel olan bu serüveni mühim olan olabildiğince de güzel bitirmek diye de belirteyim; ne diyelim hep galibiyetleri yazmak ister bu eller, olmaz ama 4 takımdan 3'ü olsun Final Four'da o zaman herkes önce futbol değil emin olun basketbol der.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder